Haberler

Dünyanın 5. büyük üreticisi Türkiye levha sektörü, yeni yatırımlarla büyüme atağında

Türkiye’de orman endüstrisi, imalat sanayi içinde otomotiv ve kimya gibi bazı sektörlerden sonra ileri teknoloji ve işletmecilik uygulamalarının yakalandığı alanlardan biri olarak gelişimini sürdürüyor.

Türkiye için en önemli problem olarak gözüken işsizliğe 1 milyon kişi istihdamı ile önemli bir katkı sağlayan, hükümetin hedef olarak koyduğu 2023 yılında ise bu istihdam rakamını ikiye katlama amacında olan ağaç ve orman ürünleri sektörünün bu gelişiminde kuşkusuz ağaç işleme makinelerinin de desteği oldukça büyük. Bu alanlardan sağlanan gelişmelerde özellikle, Türkiye ağaç işleme makineleri sektöründe gözlemlenen CNC tezgâh üretimleri, otomasyon sistemleri gibi ileri teknoloji uygulamalarının önemli etkileri oldu. Bu çerçevede kereste ve mobilya gibi alt sektörlerde birçok yerli makine de kalite ve fiyat açısından uluslararası rekabet edebilir duruma geldi.

Mobilya, kağıt ve orman ürünleri (ahşap eşya) sektörünün 2016 yılı ihracatına baktığımızda 1,83 milyar dolar mobilya,  1,76 milyar dolar kağıt, 1 milyar dolar da MDF ve yonga levhalar dahil ahşap eşya olmak üzere toplam 4,64 milyar dolar olduğu görülüyor. 2023 yılında ise mobilya sektörü 6 milyar dolar, ağaç ve orman ürünleri sektörü için 10 milyar dolar olmak üzere 16 milyar dolar rakamını yakalamak hedefleniyor.

Tesisler, dünya standartlarında ileri teknolojiyle üretim yapıyor

Levha sektörü faaliyet alanı itibarıyla iki önemli alt sektöre sahip bulunuyor. Bunlardan birini mobilya ve dekorasyon sektörü oluşturuyor. Bir diğerini ise mobilya sektörünün yarı mamul ihtiyacını karşılayan yonga ve lif levha ile ağaç ürünleri sektörü oluşturuyor. Türkiye’de yonga ve lif levha sektöründe, son yıllarda artan yatırımlarla dünya standartlarında ileri teknolojiyle üretim yapan tesisler kuruldu ve dünyada söz sahibi bir kapasite ve üretim teknolojisine ulaşıldı. Öyle ki sektör ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 18001 gibi kalite belgelerine ve dünya standartlarında ileri teknolojiye sahip önemli bir noktaya geldi.

Levha sektörü ormandan başlayıp, nihai bitmiş ürün olan mobilyaya dönüşümü ile katma değeri en yüksek sektörler arasında yer alıyor. Yüksek katma değerli olması nedeniyle Türkiye ekonomik hedeflerine ulaşmasında, cari açığı azaltmasında katkısı inkâr edilemeyecek kadar önemli. Türkiye levha sektörü, büyük potansiyel arz eden ve gelişmesi dünya sıralamasında gösterdiği başarılarla ispatlanmış bir durumda. Dünyanın en büyük 5. levha üreticisi olarak rüştünü ispat etmiş olan bu sektörde yapılacak her türlü yatırım ve faaliyet, sektörün gelişimi ile birlikte ülke ekonomisine katma değer olarak büyük katkı sağlayacak özellikte. Levha sanayi için önemli bir ülke olduğunu ortaya koymuş olan Türkiye’nin bu sektörde 139 ihracatçı ülke arasında 21. levha ihracatçısı olarak yerini almış olması da profesyonelliğinin ve teknolojisinin yeterliliğini kanıtlıyor.

MDF/HDF levha üretiminde Avrupa’nın lideriyiz

Türkiye’de yıllar içinde gelişim gösteren levha endüstrisi, zamanla gerek Avrupa’da gerekse dünya liginde üst sıralara çıktı. Türkiye bugün, ahşap esaslı levha sektöründe dünyanın 5. ve Avrupa’nın 2. en büyük üreticisi özelliğine sahip durumda.

Türkiye, MDF/HDF levha üretiminde Avrupa’da 1. dünyada 2. sırada yer alırken, yonga levha üretiminde Avrupa’da 3. ve dünyada 5., laminat parke üretiminde ise Avrupa’da 2. dünyada 3. sırada yer alıyor.

Levha sektöründe kapasite kullanım oranı yüzde 75-85 arasında değişiyor. Toplam kurulu kapasitenin 12,1 milyon metreküp, 2016 toplam üretiminin 9,2 milyon metreküp olduğu sektörde üretilen levhanın ancak yüzde 10-15’i ihraç edilebiliyor. 2017 yılı sektörün kurulu kapasitesi yonga levhada 5 milyon 113 bin 920 m³/yıl,  lif levhada (MDF) 6 milyon 779 bin 200 m³/yıl, OSB’de 240 bin m³/yıl durumunda. Kapasitenin önümüzdeki yıllarda artması da gündemde. 2018-2019 yıllarında faaliyete geçmek üzere projelendirilmiş 4 yeni üretim hattının çalışmaları ve fizibilitesi sürüyor. 2019 yılı sonunda bu tesislerin devreye girmesi ile sektördeki toplam kurulu kapasite yüzde 10 daha artmış olacak.

Türkiye’de yonga levha ve lif levha endüstrileri 1950’li yıllarda kuruldu

Ağaç malzeme günümüzde hem masif hem de odun kompozitleri olarak çok geniş ve değişik alanlarda değerlendiriliyor. Masif ağaç malzemenin anizotrop yapısı, geniş yüzey gerektiren kullanım yerlerinde yetersiz kalması ve hem ekonomik nedenlerle hem de ormanların yok olması tehlikesine karşı, odun hammaddesinden teknik yollarla yonga levha, lif levha, kontrplak gibi ahşap levhalar üretiliyor.

1940’lı yıllarda endüstriyel olarak, odunun doğal kusurlarından arındırılmış, izotrop ve homojen bir yapıya sahip yonga levha üretimine başlanıldı. Türkiye’de yonga levha ve lif levha endüstrileri 1950’li yıllarda kuruldu. Özellikle, II. Dünya Savaşı’ndan sonra şehirlerin yeniden yapılandırılması çalışmalarında geniş boyutlu malzemeye duyulan ihtiyaç nedeniyle yonga levha ve lif levha endüstrileri hızla gelişti.

Yonga levha; “odun parçalarından (odun yongaları, testere talaşı, rende talaşı vb.) ve/veya diğer lignoselülozik malzemelerden (keten, kenevir ipliği, kendir ipliği, suyu çıkarılmış şeker kamışı posası gibi odunlaşmış bitkilerden) elde edilen yongaların tutkallanıp serme işleminden sonra, sertleştirici madde ve hidrofobik özelliğini sağlayan maddelerinin karıştırılıp sıcaklık ve basınç altında preslenmesiyle elde edilen levhalar olarak tanımlanıyor. Türkiye’de sunta olarak da bilinen yonga levhanın üretimi, ülkemizde ilk kez 1951 yılında İstanbul’da başladı.

Lif levha ise bitkisel lif ve lif demetlerinin doğal yapışma ve keçeleşme özelliklerinden yararlanılarak ve özel yapıştırıcı madde kullanılarak biçimlendirilmesi sonucu oluşan levhalar olarak tanımlanıyor. Lif levha sanayi, Türkiye’de ilk defa 1984 yılında Ordu’da Çamsan A.Ş. tarafından kuruldu.

Ahşap ve ahşap eşya ihracatında Türkiye 39. sırada

Ağaç ve ahşap eşya tanımının içerisine; tomruk kereste kaplama malzemeleri, yonga levhalar, OSB, lif levhalar (MDF), kontrplak, palet, kapı, pencere, pervaz, kapı çerçeve gibi ahşap ürünler giriyor. Ahşap esaslı ürünlerin (44. fasıl) dünya ticaretine bakıldığında, 2016 yılı için ihracatta ilk sırayı 13,5 milyar dolar ile Çin alırken, bu ülkeyi sırasıyla Kanada, ABD, Almanya, Rusya Federasyonu, Avusturya, Endonezya, Polonya, İsveç ve Malezya izliyor. Türkiye ihracat listesinde 0,675 milyar dolar ile 39. sırada bulunuyor. Türkiye’nin toplam 127,9 milyar dolarlık dünya ahşap esaslı ürün ihracatında payı yüzde 0,5 olarak görülüyor.

İthalatta ise ilk sırayı 19,6 milyar dolar ile yine Çin alıyor. Bu ülkenin ardından sırayla ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, Kore, Kanada, Avusturya geliyor. Türkiye, 131,5 milyar dolarlık dünya ahşap ürünleri ithalatının 1,265 milyar dolar ile yaklaşık yüzde 1’lik payını alıyor.

Türkiye’nin ahşap eşya ihracatında önemli ülkeler sırasıyla, İran, Irak, Türkmenistan, Gürcistan, Serbest Bölgeler, Azerbaycan, Arnavutluk, Cezayir, Ürdün, Bulgaristan iken; ithalatta ise ilk 10 ülke Ukrayna, Rusya Federasyonu, ABD, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Çin, Almanya, Kanada ve Kamerun şeklinde sıralanıyor.

Dünyanın en büyük levha üreticisi ve ihracatçısı; Çin

Dünya levha üretimi 2009-2013 yılları arasında sürekli artan bir eğilim gösterdi ve 2009 yılında 77,9 milyon metreküp olan üretim miktarı 2013 yılında 112,8 milyon metreküpe yükseldi. Dünyanın en büyük levha üreticisi olan Çin Halk Cumhuriyeti, dünya levha üretiminin yüzde 55’ini gerçekleştiriyor. 2013 yılında 62,6 milyon metreküp levha üreten Çin Halk Cumhuriyeti’ni sırasıyla ABD, Almanya, Brezilya ve Türkiye takip ediyor. Türkiye, 2009 yılında 4. sırada yer alırken, 2013 yılında 5. sıraya geriledi. Bu düşüşe rağmen Türkiye, dünyanın en büyük 5. levha üreticisi olarak sektör için önemli bir ülke olduğunu ortaya koyuyor.

Dünya levha ihracatı 2009 yılında 22,8 milyar dolar düzeyinde iken, 2013 yılında 32,8 milyar dolara yükseldi. Dünya levha ihracatının yüzde 20,3’ü 6,7 milyar dolarla Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yapıldı. Dünyanın en büyük levha ihracatçısı olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni sırasıyla 3 milyar dolarla Almanya (yüzde 9,1), 2,2 milyar dolarla Endonezya (yüzde 6,8) ve 2,1 milyar dolarla Malezya (yüzde 6,5) izlemekte. Türkiye ise 139 ihracatçı arasında 21. levha ihracatçısı olarak dünya levha pazarındaki yerini alıyor.

2009 yılında 20,5 milyar dolar olarak kaydedilen dünya levha ithalatı, 2011-2012 yıllarında sabit bir değer olan 29,5 milyar doları korudu, 2013 yılında ise 31,3 milyar dolara yükseldi. 2013 yılı Trademap verilerine göre; dünya levha ithalatının yüzde 14,3’ünü 4,5 milyon dolarlık değeriyle ABD yapıyor. Onu sırasıyla Japonya (yüzde 8,6), Almanya (yüzde 6,6), İngiltere (yüzde 4,1) ve Fransa (yüzde3,5) takip ediyor.  Türkiye ise 225 levha ithalatçısı arasından dünyanın en büyük 12. levha ithalatçısı olarak yerini alıyor.

2016’da 440 milyon 870 bin dolarlık levha ihraç edildi

Levha ihracatı ürün bazında incelendiğinde en büyük payı MDF ve lif levhaların aldığı, onu sırasıyla yonga levha ve OSB ile kontrplakın takip ettiği dikkat çekiyor. Türkiye, 2016 yılında levha sektöründe 440 milyon 870 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu toplamın; 319 milyon 335 bin dolarını MDF ve lif levhalar, 107 milyon 996 bin dolarını yonga levha OSB levhalar, 13 milyon 538 bin dolarını kontraplak oluşturdu.

Türkiye levha sektörünün ticaret akışına baktığımızda 2016 yılında 528 milyon 161 bin dolarlık ithalat yapıldığını görüyoruz. Buna göre yonga levha OSB levhalarda 55 milyon 758 bin dolarlık, MDF ve lif levhalarda 161 milyon 588 bin dolarlık, kontraplakta ise 310 milyon 814 bin dolarlık ithalat gerçekleştirildi.

MDF/HDF üretimi 5 milyon m3’ü aştı

Yonga levha ve lif levha sanayileri, bugün yoğun olarak mobilya, orman işletmeleri, tutkal ve kimyasal madde üretim sektörü, kereste fabrikaları ve marangozlar, kağıt sektörü, inşaat sektörü (prefabrik ev yapımı), dekorasyon, odun tüccarları, petrol ürünleri satıcıları, otomotiv sektörü, enerji sektörü, profil üreticileri, orman-köy kooperatifleri, çimento üretim sektörü ve metal sanayi ile ilişki içinde bulunuyor.

Türkiye’nin MDF/HDF üretimi 2001 yılında 670 bin metreküp iken, bu rakam 2010 yılında 3 milyon 265 bin metreküpe çıktı. Üretim 2015 yılında 4 milyon 777 bin iken 2016 yılında 5 milyonu aşarak 5 milyon 69 bin metreküpe ulaştı. Türkiye’nin MDF/HDF ihracatı 2016 yılında bir önceki yılın bir miktar altında kalarak 530 bin metreküp, ithalatı ise 178 bin metreküp olarak gerçekleşti. Türkiye’nin geçen yıl ihraç ettiği MDF/HDF değeri ise 233 milyon 844 bin dolar oldu.

Yonga levha ve OSB’den 100 milyon doları aşan ihracat

Türkiye’nin yonga levha ve OSB üretimi ise 2000 yılında 1 milyon 884 bin metreküp iken 2010’da 3 milyon 100 bin metreküpe çıktı. 2015 yılında 4 milyon 436 bin metreküp olan üretim, 2016 yılında ise bir miktar düşerek 4 milyon 282 bin metreküp olarak gerçekleşti. Türkiye’nin yonga levha ve OSB ihracatı ise 2000 yılında 32 bin metreküp iken 2010 yılında 264 bin metreküpe, 2016 yılında da 556 bin metreküpe ulaştı. Bu ürün gruplarında elde edilen ihracat değeri 2015 yılında 80 milyon 626 bin dolar iken 2016 yılında 105 milyon 372 bin dolar oldu.

Sektör hammadde satın alma maliyetlerinin düşürülmesini istiyor

Odun kökenli levha sanayi sektörünün plânlı dönemde gelişme gösterdiği, yeni tesislerin kurulduğu, dünyada uygulanan teknolojilerin ülkemize getirilmeye çalışıldığı sektörde, sıkıntılar da yaşanmıyor değil. Sektörün hâlihazırdaki durumu ile düşük maliyetlerle çalışan ve son kullanım yerlerine hitap etmek üzere katma değeri en yüksek ürünleri üreterek, iç ve dış pazarlara sunabilen, rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuştuğu söylenemez.

Sektörün ekonomide işgal ettiği önemli konum göz önüne alındığında, gerekli yapısal değişikliklerini tamamlayamadığı görülüyor. Günümüzde levha sanayi koordinasyon eksikliği, hammadde sorunları, yetersiz sermaye birikimi, işgücü gibi sorunlarla karşı karşıya durumda. Bu nedenle ülkemizde odun kökenli levha sanayi sektörünün gelişimi için genel sanayileşme politikaları içerisinde ele alınması önem taşıyor.

Sektördeki en önemli sorunlarının başında ise, sektörün hammaddesini oluşturan odunun yetersizliği ve fiyatının yüksek oluşu geliyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün sektörün ihtiyacını karşılayabilmek için çalışmalarını sürdürdüğünü söyleyen sektör temsilcileri, buna rağmen sektörün ihtiyacı olan odunun iç kaynaklardan tedarik miktarının yeterli olmadığına dikkat çekiyorlar. Doğal ormanlara sahip olan Türkiye’de, Finlandiya’da olduğu gibi plantasyon ormancılığının yapılamadığını, engebeli ve rakımı yüksek ormanlarda çalışmanın kış mevsiminde üretimi gerçekleştirmenin oldukça zor olduğunu vurgulayan yetkililer,  “Orman Genel Müdürlüğü’nün üretim kalitesini artırması, standardizasyon çalışmalarını tamamlaması, orman yollarını tüm yıl kesintisiz açık tutabilmek için gerekli araç gereç ekipmanın yenilenmesi ve orman yollarının yapılması gerekiyor. Keza kış şartlarında çoğu bölgede üretim ve nakliye sorunları yaşanıyor” diyor.

Ağaç ve orman ürünleri sektörünün uluslararası pazarlarda söz sahibi olması ve rekabet edebilmesi için hammadde satın alma maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğine de değinen sektör temsilcileri, ülkemizde odun hammaddesi üretiminin sektörün ihtiyacını karşılayacak miktarda arttırılması ve uluslararası rekabete imkan verecek fiyat seviyesine getirilmesi gerektiğine vurgu yapıyorlar.

Ormandan başlayıp nihai bitmiş ürün olan mobilyaya dönüşümü ile katma değeri en yüksek sektörler arasında yer alan levha sektörü, dünyanın en büyük 5. levha üreticisi olarak rüştünü ispat etmiş durumda. 139 ihracatçı ülke arasında 21. levha ihracatçısı olarak yerini almış olmasıyla da profesyonelliğini ve teknolojisinin yeterliliğini kanıtlayan Türkiye levha sektörü, kapasitesini önümüzdeki yıllarda artırmaya hazırlanıyor. 2018-2019 yıllarında faaliyete geçmek üzere projelendirilmiş 4 yeni üretim hattının çalışmaları ve fizibilitesinin sürdüğü sektörde, 2019 yılı sonunda bu tesislerin devreye girmesi ile toplam kurulu kapasite yüzde 10 daha artmış olacak.

LEVHA SANAYİ SWOT ANALİZİ

GÜÇLÜ YÖNLER

  • Dünyada kullanılan son teknolojiye sahip olunması.
  • Entegre tesislere sahip olunması.
  • Türkiye’nin son 10 yılda AB ortalamasının üzerinde büyümüş olmasının yanında, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olması.
  • İşletmeler modern teknolojiyi yakından takip etmekte ve üretim ve kalite standartlarını yükseltmek için gayret göstermeleri, yeni kurulan entegre tesisler ile ürün çeşitliliğinin sağlaması.
  • İşçilik maliyetlerinin AB ülkelerindekine göre düşük olması.
  • Genelde tesislerin pazara ve orman kaynaklarına yakın yerlerde kurulmuş olması.
  • Deniz ulaşımı ve liman kullanım konusunda çoğu tesisin uygun yerlerde kurulmuş olması.
  • Sektörün bağlı olduğu bir sivil toplum kuruluşu “derneğinin” olması.
  • Sektörün dışa açılmış durumda olması, çoğu üretici firmanın Dünya’daki fuarlara katılarak yeni ürün çeşitleri ve pazarlar konusunda son bilgilere sahip olması.
  • Sektördeki işletmelerin tamamının özel sektöre ait olması nedeniyle dinamik ve gelişmeye açık bir yönetime sahip olunması.
  • Ürün ve marka çeşitliliğini artırmaya yönelik yapılan çalışmalar.
  • Ülkemizin fiziki konumu itibariyle, fuar organizasyonlarının çokluğu ve ziyaretçi sayısının sürekli yükselmesi.
  • Çevresel hassasiyetlere duyarlı endüstriyel tesislere sahip olunması

FIRSATLAR

  • Coğrafi konum dolayısıyla çevre ülkelerin orman ürünü ithalat ihtiyacı, ülkemiz kapasitesini ihracata yöneltme bilinç ve isteği.
  • AB üyelik sürecimiz.
  • Girişimci ve yatırımcı ruh.
  • Avrupa Birliği ülkelerinde işçilik maliyetlerinin yüksek oluşu.
  • Endüstriyel pantasyonlar konusunda (hızlı gelişen türler) Orman Genel Müdürlüğü ve özel sektör kuruluşlarının çalışmaları,
  • Hammadde ihtiyacının karşılandığı Orman Genel Müdürlüğünün her geçen gün üretimi artırmaya yönelik çalışmaları.
  • Konum itibariyle ülkemizin Orta Doğu, Türki Cumhuriyetler ve Kuzey Afrika ülkeleri gibi ülkelerin pazar yakınlığı fuar organizasyonlarının çokluğu ziyaretçi sayısının sürekli artması.
  • Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Fas, Tunus, Cezayir, İran tarafından Türk ürünlerine uygulanan yüksek oranlı gümrük vergilerinin düşürülmesi için çalışmaların olması.
  • İthal olarak gelen ürünlerle rekabet edebilmek için, bu ürün guruplarının ithali taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar elverdiği ölçüde engellenebilme çalışmaları.
  • Nakliye sorunlarını aşmak için demir yolu ağı ve deniz yolu taşımacılığının geliştirilmesi.
  • Ar-Ge ve patent çalışmalarına devlet desteklerinin artırılması.
  • İnovatif, katma değeri yüksek tasarım ağırlıklı ürün çeşitliliği ve fonksiyonelliğinin artırılması ve özendirilmesi.
  • Rusya, Türki Devletler, İran gibi ülkelere yapılacak ağaç mamulleri ve orman ürünleri ihracatını kolaylaştıracak serbest ticari anlaşmaların hayata geçirilme çalışmaları.

ZAYIF YÖNLER

  • Üretimde; sektörün tüm hammadde ihtiyacının yüzde 30-35 oranında ithalata bağımlı olması.
  • Yerli hammaddenin fiyatının dünya fiyat ortalamasından yüksek olması.
  • Kış şartlarının ağırlaştığı dönemlerde hammadde teminindeki sıkıntılar sebebiyle stok maliyetleri.
  • Eğitimli kalifiye personel eğitimli teknik ve ara eleman sayısında ülke genelindeki yetersizlik. Nitelikli iş gücü istihdamının düşük olması.
  • Sektörel Ar-Ge ve patent çalışmalarının yetersizliği.
  • Ürünlerin nakliyesi sırasında karşılaşılan ulaşım sorunları.
  • Üniversite-sanayi işbirliğinin yeterli düzeyde olmaması.
  • Girdi ve enerji maliyetlerinin yüksekliği.
  • İşletmelerin çoğunun kurumsallaşamaması.
  • Sektörde yetişmiş ara eleman sıkıntısı.

TEHDİTLER

  • Çin ve Uzakdoğu ülkelerinden yapılan mamul ithalatı, Bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi pazar olarak görmesi.
  • Yenilenebilir Enerji Kanunu kapsamında biyokütleye en fazla teşvikin verilmesi doğrultusunda odun fiyatlarının yükselme olasılığı.
  • Çevremizde yer alan ülkelerdeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık.
  • Hammadde üretim işlerinde aktif olarak çalışacak orman işçisi sayısının yıldan yıla azalması.
  • Ekonomik belirsizlikler.
  • Tüketici yatırım alanlarının faiz oranlarındaki düşüşe bağlı olarak konuta kaymasından dolayı sektör ürünlerine olan talebin azalması.
  • Yaşanan sorunlara rağmen yeni tesislerin kurulması ve aynı alanda üretim yapması.
  • AB uyum sürecinde çevre sorunları.
  • Her ne kadar modern teknolojiler kullanılsa da, eski teknolojiye sahip işletmelerin varlığı rekabet açısından sıkıntıların olması.
  • İnşaat sektöründe oluşabilecek daralmanın direkt olarak etkilemesi.

Kaynak: AİMSAD

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu