Haberler

Marangoz Padişah: Sultan II. Abdülhamid

Yazı: Hatice Ürün

Sultan II. Abdülhamid, hayatı hakkında epey bilgi sahibi olunmasına, padişahlığı ve sürgün yıllarına dair birçok kitaplar yazılmasına rağmen, marangozluk yönü çok bilinmeyen bir padişahtır. Oldukça iyi piyano çalan sultan, önemli bir musikişinas olmasına rağmen asıl maharetini sedef kakma, oymacılık ve marangozlukta göstermiştir. Padişah olmayıp marangozluk ve mobilyacılığıyla kalsa kısa zamanda çok zengin olacağı öngörülen Sultan II. Abdülhamid, yüksek nitelik ve yaratıcılık sergileyen bir tasarımcı olarak kabul ediliyor.

Türk ve İslam geleneğinin bir eseri olan, Ahilik ve Fütüvvet geleneklerinin birer gereği olarak Osmanlı şehzadelerine çocukluktan itibaren hem sancakta, hem de Osmanlı sarayında, el sanatları ve güzel sanatlar öğretilmiştir. Gerektiğinde iktiza etmek üzere ‘Altın Bilezik’ sahibi olmaları hanedanın yüzyıllarca uyguladığı bir uygulamadır. Şehzadeler, Topkapı Sarayı Şehzadegan Mektebi’nde yetiştirilirken, saray entrikalarından uzak kalmaları, ileride herhangi bir olay başlarına geldiğinde çalışmak zorunda kaldıklarında kimseye muhtaç olup aç kalmamaları için bir meşgale sahibi olmuşlardır. Bazıları şahsi merakı ve becerileri sayesinde güzel sanatlarla meşgul olmuş, bazıları sporla, bazıları musikiyle usta sayılabilecek derecede ilgilenmiştir.

Sanatkâr Şehzadeler

Dönemin şehzadelerinin mesleki yönden en iyi sanatkârlardan eğitim almasının sebebi Hünkâr babalarının saltanatının güçlü olmasının işareti değil midir? Sanatın saltanata bağlı olmasının en güçlü şahidi şehzadeler ve mesleklerine değinelim şimdi de… Yıldırım Bayezid iyi silah kullanıp, ustaca ata binerdi. Şehzadenin asıl hobisi halk deyimlerini kullanıp, sade bir dille meclislerde ‘halk şiiri’ söylemesiydi. Urgan imalatında usta sayılan ama asıl mahareti ‘Güreşçi Çelebi’ namıyla anılan Çelebi Mehmet, babası gibi ava meraklı olmasına rağmen bir av partisinde attan düşüp belkemiği zedelendi ve felç oldu. ‘Muradi’ imzasını şiirlerinde kullanıp, her hafta şuara meclisi kuran, aynı zamanda musikişinas olan padişah II. Murad’tır. Hz. Peygamber’in müjdesine nail olup, İstanbul’u feth eden Fatih Sultan Mehmed usta bir bahçıvan olup, aynı zamanda şairdi. Şeyh Hamdullah’ın sarayda hoca olmasına vesile olup, Hüsn-i Hat eğitiminden sonra icazet alıp hocası gibi kemankeş olan, aynı zamanda müzehhip ve ilk ‘Sultani Bestekâr’ olan II. Bayezid değil midir? En çok kitap okuyan ve sonraki yıllarda mercek kullanmak zorunda kalan, Farsça divanıyla 300 gazel yazan şair, aynı zamanda kuyumcu ve tek hamlede bir timsahı ikiye bölüp ustaca kılıç kullanan Padişah Yavuz Sultan Selim’dir. Usta bir kuyumcu olan, kundura imal eden, bir savaşta üzerine gelen 3 şovalyeyi aynı anda bir hamlede haklayacak kadar iyi kılıç kullanan, Kanuni Sultan Süleyman, usta bir şair olup Divan edebiyatında yazdığı gazellerle rekor kırmıştır. Hacca gidenlere hediye mukaddes topraklarda kullanılacak asalara hilaller yapan, babası ve dedesi gibi kuyumcu olup maharetini kitap okumada kullanan ve kuyruk kısımlarında değerli taşlarla süslediği kendine has tarzda yaptığı altın hilaller bilinen, kemankeş, şair ve bestekâr ‘Sarı Selim’ lakaplı Sultan II. Selim’dir. Bir kaşık ustası olan Sultan III. Mehmed’in, mercan, inci, zümrüt gibi taşlar kullanıp, Yüzükler Loca’sına üye olmasına sebep olan meşgalesi okçuların başparmağına taktığı fildişi yüzükler yapmasıdır.

Marangoz Padişah Sultan II. Abdülhamid 

Sultan II. Abdülhamid, hayatı hakkında epey bilgi sahibi olunmasına, padişahlığı ve sürgün yıllarına dair birçok kitaplar yazılmasına rağmen, marangozluk yönü çok bilinmeyen bir padişahtır. Oldukça iyi piyano çalan sultan, önemli bir musikişinas olmasına rağmen asıl maharetini sedef kakma, oymacılık ve marangozlukta göstermiştir. Sultan II. Abdülhamid’in marangozluğa olan ilgisi ve istidadı babası Sultan Abdülmecid zamanında baş göstermiştir. “Babamın marangozluğa olan merakı babasının zamanında başlamıştır. Çünkü Abdülmecid Han da marangozlukla uğraşmış ve yanında Halil Efendi’den ders almıştır. Büyükbabamın marangoz takımlarında bu Halil Efendi’nin imzası kazılı imiş. Takımlar Yıldız’da babamın atölyesinde idi. Kendisi de bu aletlerle çalışır idi. Avrupa’dan yeni sistem birçok aletler de getirtmişti. Yaptığı birçok sedefli, oymalı eşyalar Yıldız’da idi(1).” Tahta geçtikten bir buçuk sene sonra da bir atölye yaptıran şevketli padişah mesleğe, bir iş için saraya çağrılan Avusturyalı Karl Jansen adlı bir sanatkârın teşvikiyle başlamıştır. “Bu marangoz aletleri içinde, üzeri gayet ince sedef süslemeli bir Japon takımı da vardır, üst kısımlarında: ‘Hino de shyou kai zuu= Güneş Yükselir Bereket Yapar’ anlamına gelen bir yazı vardır.

Yıldız Sarayı’nda Tamirhane-i Hümayun 

Şehzadelerin marangozluk öğrenmesi ve Yıldız Sarayı’nın ahşap mobilya ihtiyacını karşılamak üzere hünkârın emri ile kurulmuş olan Tamirhane-i Hümayun, Yıldız Sarayı’nda iç bahçeye paralel uzanan kısmında tek katlı Bağdadi tekniğiyle yapılmıştır. “Büyük Marangozhane”de çoğu ecnebi olmak üzere 60 kadar işçi çalışmakta idi. İleri gelen ustaların ikisi Alman idi. Marangozhane müdürü Mehmet Efendi’ydi. Hünkâr hoşuna giden ahşap oyma işlerini konuklarına hediye etmiş ve 1888 yılında 35 beygir gücünde bir buhar makinesi ve buhar gücüyle çalışan bir de rende alınmıştır. 21 Mayıs 1901 tarihinde yayınlanan Averlek gazetesinde Yıldız Sarayı Marangozhanesi’nde yapılan bir kütüphane ve üzerinde bir ayna bulunan çekmece dolabının saraya hediye edildiği yazılmıştır.

Sultan II. Abdülhamid, Yıldız Sarayı’nda hususi dairesinin hemen yanı başında, geniş bir salonu kendisine iş odası, daha doğrusu marangozhane yaptırmıştır. Sultan kendine özel ilk olarak ‘Japon’ adı verilen bir el testeresi getirtmiştir. El testeresinin İstanbul’da kolayca bulunmasını sağlamak için Almanya’da bu aletten çokça sipariş verip getirtmiştir. Türk tahta işçiliğinin şaheserleri sayılabilecek dolap, masa, sandalye, yazıhane, kütüphane gibi ev eşyaları üzerine fildişinden kakma tekniği kullanarak eşyalar vücuda getirmiştir. Gençlik hatıralarıyla ilgili sultan şunları der: “Gençlerimiz memur, asker veya ulemadan olmayı tasarlıyorlar. Neden, Osmanlı, büyük bir tüccar, mahir bir zanaatkâr veya bir fen adamı olmayı düşünmüyor? Ben de marangozluk sanatı ile meşgul olduğumdan halka iyi bir numune sayılırım. Şimdiye kadar böyle çalışmaya alışılmamış olması pek yazık(3).” Sultan Abdülhamid Han’ın elinden çıkma bu mobilyalardan bir tekinin değeri bugün bile çok yüksektir. Şevketli Abdülhamid’in kendi eliyle yaptığı sandalye, masa, pencere ve dolaplarını teşhir ettiği bir oda sarayda mevcuttur. Marangozhane, tamirhane, bıçkıhane, kilithâne ve dökümhane bugün yıktırılmış, yalnız çini fabrikası muhafaza edilmiştir.

Marangoz Padişah Sultan II. Abdülhamid 

Sultan II. Abdülhamid, hayatı hakkında epey bilgi sahibi olunmasına, padişahlığı ve sürgün yıllarına dair birçok kitaplar yazılmasına rağmen, marangozluk yönü çok bilinmeyen bir padişahtır. Oldukça iyi piyano çalan sultan, önemli bir musikişinas olmasına rağmen asıl maharetini sedef kakma, oymacılık ve marangozlukta göstermiştir. Sultan II. Abdülhamid’in marangozluğa olan ilgisi ve istidadı babası Sultan Abdülmecid zamanında baş göstermiştir. “Babamın marangozluğa olan merakı babasının zamanında başlamıştır. Çünkü Abdülmecid Han da marangozlukla uğraşmış ve yanında Halil Efendi’den ders almıştır. Büyükbabamın marangoz takımlarında bu Halil Efendi’nin imzası kazılı imiş. Takımlar Yıldız’da babamın atölyesinde idi. Kendisi de bu aletlerle çalışır idi. Avrupa’dan yeni sistem birçok aletler de getirtmişti. Yaptığı birçok sedefli, oymalı eşyalar Yıldız’da idi(1).” Tahta geçtikten bir buçuk sene sonra da bir atölye yaptıran şevketli padişah mesleğe, bir iş için saraya çağrılan Avusturyalı Karl Jansen adlı bir sanatkârın teşvikiyle başlamıştır. “Bu marangoz aletleri içinde, üzeri gayet ince sedef süslemeli bir Japon takımı da vardır, üst kısımlarında: ‘Hino de shyou kai zuu= Güneş Yükselir Bereket Yapar’ anlamına gelen bir yazı vardır(2).”

 

Padişahın Eserlerinden… 

Sultan Abdülhamid Han’ın Şazeli tarikatı Şeyhi Muhammed Zafir Efendi için yaptırdığı Ertuğrul Tekke Camii o dönemde inşa edilen, Unkapanı ve Alibeyköy Şazeli tekkeleri içinde en büyüğüdür. Tamamen ahşap olan bu caminin mimarı Raimondo d’Aronco’dur. Mabeyn-i Hümayun müşaviri, Gazi Osman Paşa’yı padişah külliyesinin inşaatına nezaret etmesi için bizzat görevlendirmiştir. Sultan Abdülhamid Han bizzat kendisi yaptırdığı bu külliyeye toplam 821bin 479 kuruş harcamıştır. Sırf tefrişat masrafı için Hazine-i Hassa’dan tekkeye 70 bin 71 kuruş, ayrıca bu mefruşatın tecdid ve tamiri için de 3 bin 334 kuruş ayırmıştır(8). Caminin minaresi taştan olup, duvarları kâgir, çatıları ahşaptır. Sultan 2. Abdülhamid kadınlar mahfelinin kafes kısımlarını bizzat kendisi yapmıştır. Afrika’dan özel olarak getirtilmiş olan gül ağaçları kullanılmış, kürsü de ahşap olup ayarlanabilir. Biri mihrabın tam önünde hünkâr kapısı, diğer kapı ise şeyhin kullandığı kapı olmak üzere camide iki giriş kapısı vardır. Şeyh namazı kıldırıp zikrini yaptıktan sonra geldiği kapıdan ayrılır. Bu camiye has bir özellik de padişah ile şeyh aynı kapıyı kullanmaz, ayrı kapılardan camiye girer ve çıkarlar, kapıları ayrıdır.

Hamidiye Camii, Sultan II. Abdülhamid tarafından Başmimar Sarkis Balyan’a 1884-1886 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Kâgir, tek kubbeli ve tek minareli bir camidir. Kapıdan içeri girildiğinde Cemaat kapısı üzerinde “Besmele-i Şerif” ile “Ayet-i Kerime” yazılıdır. Hünkâr mahfili haremlik ve selamlık kısmındadır. Sultan Abdülhamid’in bizzat yaptığı bu kafesler sedir ağacından yapılmıştır. Abdülfettah Efendi’nin sülüs hattıyla yazdığı levhalar cami yazılarının büyük bir bölümü nü kapsar. Camide aynı zamanda Sultan’ın tuğrasıyla imza attığı kabartma bir hat yazısı mevcuttur. Kapı ile pencere arasında güzel bir yazı ile mihrap işareti yapılmıştır. Validesultan Camii ile Hamidiye Camii’nin kubbe kasnağı büyük bir benzerlik içerir. Kubbenin ön ve arkasında kalan bölüm düz mavi zemin üzerinde altın yaldızla işlenmiştir. Sülüs hattıyla “İhlâs Suresi” yazılı olan kubbenin dört kalın sütun üzerinde 20 penceresi vardır.

Dipnotlar

(Konu hakkında gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı Asar-ı Atika’dan Can ÖNEN Bey’e, İstanbul Kültür Okulu projesinden Süleyman Zeki BAÛLAN Bey’e, Milli Saraylar’a ,Beylerbeyi Sarayı Müdürlüğü’ne, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne, İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri Arşivi’nden Ayhan IŞIK Bey’e, Beşiktaş İlçe Müftülüğü’ne, Yıldız Sarayı Müdür Vekili Buket BAYOÛLU Hanım’a ve Tavan Arası Antik’ten Korkut İLHAN Bey’e teşekkürlerimi sunarım.) 1. Ayşe OSMANOÛLU, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, 2008 2. Dr. Feryal İREZ, Tamirhane-i Hümayun ya da Abdülhamid’in Marangozluğu, Tarih ve Toplum, sayı:34, Ekim 1986 3. Engin ÖZENDES, Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık, Haşet 1995 4. Mustafa ARMAĞAN, Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, Timaş Yayınları, 2008 5. Fethi OKYAR, Üç Devirde Bir Adam, İstanbul 1980 6. Ziya Şakir, Sanatkâr Padişahlar, Resimli tarih mecmuası Cilt 4, sayı: 38 7. Ayşe OSMANOĞLU, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, 2008 8. Süleyman Zeki Bağlan, Ertuğrul Tekke Camii Makalesi 9. Turgut ETİNGÜ, Sultan Abdülhamid Mobilyası, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:3, Nisan 1966

Kaynaklar

1. Ziya ŞAKİR, Sanatkâr Padişahlar, Resimli Tarih Mecmuası, Cilt 4, Sayı 38 2. Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Boğaziçi Yayınları 2007 3. Şadiye OSMANOÛLU, Babam Abdülhamid Saray ve Sürgün Yılları L&M Yayınları, 2007 4. Ayşe OSMANOÛLU, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, 2008 5. İsmail ÇOLAK, Son İmparator Abdülhamid Han’ın Gizemli Dünyası, Nesil Yayınları 6. Mustafa ARMAÛAN, Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, Timaş Yayınları 2008 7. Mustafa ARMAÛAN, Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, Ufuk Yayınları 8. Sabahattin TÜRKOĞLU, Marangoz Padişah Sultan II. Abdülhamid, Antik Dekor Dergisi, Sayı: 50 9. İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri Arşivi 10. Osman Nuri, Yıldız Sarayı Abdülhamid-i Sani ve Devri Saltanat, Yıldız Sarayı Vakfı 1998 11. Süleyman Zeki Bağlan, Ertuğrul Tekke Camii Makalesi 12. Fuad EZGÜ, Yıldız Sarayı Tarihçesi 13. DrauotRichelieu Salles Nos:1 Et 7 Lundi 6 Et Mardi 7 Auril 1998 14. İstanbul Üniversitesi 15. Akşam Gazetesi, 09 04 2005 16. Prof. Dr. Pars TUÛLACI, Osmanlı Mimarlığı’nda Balyan Ailesi’nin Rolü, Yeni Çığır Kitabevi, 1993 17. Dr. Feryal İREZ, Tamirhanei Hümayun ya da Abdülhamid’in Marangozluğu, Tarih ve Toplum, sayı:34, Ekim 1986 18. Turgut ETİNGÜ, Sultan Abdülhamid Mobilyası, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:3, Nisan 1966 19. Mehmet BİCİK, Bilinmeyen Yönleriyle Sultan II. Abdülhamid, Akis Kitap 2008 20. Cemil ÖRNEKLİ, Enderun Mektebi, Sızıntı, Eylül 1990, Sayı:140 21. Bülent BİLGİN, Yıldız Sarayı Vakfı 1998, İstanbul

Kaynak: İsmek El sanatları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu