“Ülkemizin yazılım ve otomasyona yoğunlaşıp var olanı daha da geliştirmesi gerek”
Kaynak : AİMSAD Dergisi
AHC Makine Firma Sahibi Ali Hikmet Cebeci ile Fokus Röportajları çerçevesinde ağaç işleme makine sektörünün karşı karşıya kaldığı sorunları, yazılım ve otomasyon konusunda yapılması gerekenleri, kalifiye eleman sorunuyla ilgili çözüm önerilerini konuştuk.
Yerli yazılım ve otomasyonun ağaç işleme makine sektörünün gelişmesi için çok önemli olduğuna değinen AHC Makine Firma Sahibi Ali Hikmet Cebeci; “Ülkemizin yazılım ve otomasyona yoğunlaşıp var olanı daha da geliştirmesi gerek. Bunlar geliştikçe biz daha iyi makine yaparız. Bu anlamda çalışma yapılmadığı taktirde ithalatçı konumumuzu aslında korumuş oluyoruz. Ama diğer türlü burada üretildiği zaman hem erişim çok daha kolay oluyor hem de fiyat politikalarında çok daha esneklik sağlanabiliyor” diye konuştu.
- Ağaç işleme makine sanayisinin üretim faaliyetlerini genel olarak nasıl değerlendirirsiniz? Piyasaların daha iyi olması için neler yapılabilir?
Malumunuz sıkıntılı bir ortamda ticari faaliyetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Fiyat istikrarsızlığı bizim için en büyük etkenlerden bir tanesi. Fiyatların sabit kalmaması, kurun sürekli yükselmesi tam işler rayına giriyor derken yeniden sıkıntılar doğurabiliyor. Bu fiyatların, kurların yükselmesi ürünlerimizde beklenmedik fiyat artışlarını da beraberinde getiriyor. Üretimde kullandığımız birçok hammadde ve ürünü de yurt dışı pazarından ithal etmek durumunda kaldığınız için bu durum makine üretimini bir yerde zorlaştırıyor ya da sekteye uğratabiliyor. Makine daha üretim hattındayken maliyeti artmaya başlıyor. Bu da bizi zorluyor çünkü bizim anlaşma yapmış olduğumuz, ürünü satmış olduğumuz bir fiyat var. Mesela WoodTech Fuarı’ndaki kur ile fuardan bir ay sonraki kur arasında neredeyse yüzde 50’lik bir artış oldu. Ama biz bu farkı sattığımız makinelere yansıtamadık. Dolayısıyla bir istikrar olsa biz de bilsek hammaddenin ne kadar artacağını ona göre tedbirimizi alırız ama şu an maalesef sıkıntılı bir dönemden geçiriyoruz.
“YAZILIM VE OTOMASYON SEKTÖRLERİNİN YERLİLEŞMESİ BİZİM İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR AVANTAJ SAĞLAYACAK”
- Biraz da teknolojiden bahsetmek istiyorum. Bu anlamda sektörün teknoloji odaklı faaliyetleri hakkında neler söylemek istersiniz, sizce dünyaya bu anlamda ayak uydurabiliyor muyuz?
Eskiye oranla sektörümüzde ciddi bir dijitalleşme olduğunu söyleyebiliriz. Artık uzaktan erişimlerle makinelerdeki sorunu tespit edip, servis göndermeden sorunu çözebiliyoruz. Biz AHC Makine olarak CNC ve NC kontrol yöntemli makineler üretiyoruz. Bunlar da makine maliyetlerinin önemli bir miktarını oluşturuyor. Bu noktada yazılım, otomasyon ve kontrol sistemlerinin biraz daha yerlileşmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu sektörlere daha fazla yatırım yapması gerekiyor. Bu sektörlerin yerlileşmesi bizim için çok büyük bir avantaj sağlayacaktır. Hem daha uyguna ürüne erişmiş oluruz hem de ürün yurt dışından geliyor ithalatta sorun oldu, tedarikte sorun oldu gibi problemler yaşamayız. Ülkemizin yazılım ve otomasyona yoğunlaşıp var olanı daha da geliştirmesi gerek. Bunlar geliştikçe bizler daha iyi makine yaparız. Bu anlamda çalışma yapılmadığı taktirde ithalatçı konumumuzu aslında korumuş oluyoruz. Ama diğer türlü burada üretildiği zaman hem erişim çok daha kolay oluyor hem de fiyat politikalarında çok daha esneklik sağlanabiliyor.
“BURSA AĞAÇ İŞLEME MAKİNELERİNDE ÇOK ÖNEMLİ YERLERE GELDİ”
- Sizce bu dönemde ağaç işleme makine sektörü iç pazara mı yoksa ihracata mı daha çok yönelmeli? Yoksa ikisinin belli bir oranda dengede tutulması mı gerekiyor? Siz süreci nasıl yönetiyorsunuz?
Bizim için her ikisi de çok önemli. Önceki soruların cevabında da bahsettiğim üzere iç pazarda yaşanan fiyat artışları süreci biraz zorlaştırıyor. Tam bir fiyatı belirliyorsunuz, müşteri de o fiyata alışıyor ancak ikinci kez geldiğinde fiyat değişmiş oluyor. Haliyle müşterilerden “Ne zaman zam geldi?” gibi tepkiler alabiliyoruz. Yine de iç pazarda ticaret yapmayı önemsiyoruz. Hem yerli üretici için hem de yerli kullanıcı için avantaj olarak görüyorum yerli makineyi. Çünkü erişimi kolay, servisi hızlı. Kullanıcı ithal bir makine aldığı zaman servis hizmeti, yedek parçası, her şeyi çok daha maliyetli oluyor. Bizim ithal makinelere göre fiyatlarımız yüzde 50’ye yakın daha aşağıda. Yerli imalatçı bir mobilyacı için bizim fiyatlarımız daha da uygun. Ancak tüm bunların yanı sıra ihracat olmazsa olmazımız. Diğer firmalarda olduğu gibi bizde de ihracat bir tık daha önde diyebilirim. Türk ağaç işleme makinelerinin kalitesini artık tüm dünya biliyor. Bilhassa Bursa, ağaç işleme makinelerinde çok önemli yerlere geldi. Güzel firmalarımız var Bursa’da. Bunu daha da ileriye götürmek için biz de çaba sarf ediyoruz. Daha iyisini, daha kalitelisini nasıl yaparız? diye düşünüyoruz. Bu bağlamda yeni modeller üzerindeki çalışmalarımız devam ediyor. Bu arada tabii bunu yaparken de elimizdeki sistemde kalmayıp bunun daha iyisini yapmak için Ar-Ge çalışmalarımız da devam ediyor.
- AHC Makine olarak hangi pazarlara daha çok ihracat yapmayı tercih ediyorsunuz ya da iş birlikleriniz hangi bölgeler de yoğunlaşmış durum?
Biz şu an da Avrupa ülkelerinde, Balkan ülkelerinde, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan ve Türkmenistan’da varız. Az miktarda da Orta Doğu’ya ihracatımız var. Bunun yanında yeni yeni bayi ağımızı yurt dışında geliştirmeye çalışıyoruz. Ama bizim esas hedefimiz Avrupa ve Balkan ülkelerinde işimizi yürütebilmek. Avrupa’daki birçok köklü firmanın ürettiği makineler gibi kaliteli makineler yapıyoruz, bu da yeni taleplerin doğmasına vesile oluyor.
“MAKİNE YATIRIMLARINDA DAHA FAZLA DESTEĞE İHTİYAÇ VAR”
- Sektör olarak devletten beklentileriniz neler?
Devletin bizim gibi imalatçılara makine alımlarında biraz daha yardımcı olmalarını bekliyoruz. Çünkü söz konusu bu makineleri üretmek için bizim de başka makinelere ihtiyacımız var. Dolayısıyla bizlere biraz daha destek olmaları gerekir diye düşünüyorum. Örneğin, KOSGEB veya devlete gidiyorsunuz diyorsunuz ki; “Ben şu makineyi almak istiyorum” “Sen git yap yatırımını. Makineni al, ondan sonra biz sana destek olalım” diyorlar. Ancak birçok firma bunu karşılayamıyor ve dolayısıyla üretim yapacak yeni makineyi satın alamıyor.
“TEKNİK ADAM OLMAK BAŞKA BİR KÜLTÜR”
- Son olarak biraz da bu kalifiye eleman sorunundan bahsetmek istiyorum. Sektörde ciddi bir kalifiye eleman problemi var. Siz firma olarak kalifiye eleman problemi yaşıyor musunuz? kalifiye eleman sorunu için düşünceleriniz nelerdir?
Bizim de en büyük sıkıntımız kalifiye eleman. Alttan eleman gelmiyor. Burada meslek okullarının yetersiz olması gibi bir sorun var elbette ama bu okullardan mezun olan çocuklar, okuduğu meslekle alakası olmayan başka sektörlere yöneliyor. Burada anne babaların çok önemi var bence. Ebeveynler çocuklarını doğru yönlendirmeliler. Biz de sürekli stajyer alıyoruz yetiştirip bünyemize katmaya çalışıyoruz fakat çocuklar tam işi öğreniyorlar sonrasında işi bırakıyorlar. Ben de ailesini arayıp neden işi bıraktığını sorduğumda “canı sıkılmış” gibi cevaplar alıyorum. Bence burada en büyük faktör ailelerden kaynaklanıyor. Çocukları çok rahat bırakıyorlar, onlar da daha rahat işlere yöneliyorlar. Ben 1983’te çıraklıkla başladım bu işe. Eskiden böyle değildi. Liseyi bitiren çocuklara iş öğretiyorsunuz bir şeyler öğretmeye çalışıyorsunuz tam verim almaya başladığınızda çocuklar gidiyor. Bununla beraber devletin, bu meslek liselerini biraz daha çoğaltması, çocukların kabiliyetlerini, neye yatkın olduklarını daha iyi belirlemeleri lazım. Mesela sektörde bir kaynakçı sıkıntısı var. Kaynakçı ustası yetişmiyor en basitinden. Bütün imalatçı arkadaşlarımızla konuştuğunuz zaman herkeste aynı sıkıntılar var. Bu sektörün genel olarak sıkça karşı karşıya kaldığı bir sorun. Bazı firmalar kendi içinde başka çözümler üretmeye çalışıyor, okullar kendi içlerinde bir şeyler üretmeye çalışıyor. Umarım yakın zamanda biraz daha işi bilen, makineden anlayan bu sektörden büyüyebileceğine inan arkadaşlar çoğalır. Çünkü gerçekten makineden anlayan, teknik adam olma kısmı başka bir matematik, başka bir kültür. Herkesin altından kalkabileceği bir şey değil.