GenelHaberlerRÖPORTAJ

“Malı nasıl olsa satıyorum demeyin, her yıl ürününüzde değişiklik yapın”

Kaynak : AİMSAD DERGİSİ

Tropik orman ürünlerine yönelik tomruk üretimi ve ithalatı yapan Akdeniz Orman Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. ‘nin Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özen, makinelere olan ilgisinin de etkisiyle ağaç işleme makinelerinin gelişimini yakından takip eden bir sanayici. Ahşap kullanımının artmasıyla birlikte tomruk ve kereste sektöründe yaşanan hareketliliğin tomruk işleme makinelerine de yansıdığını dile getiren Turgay Özen, makine üreticilerine değişimin gerisinde kalmamaları için, “Malı nasıl olsa satıyorum demeyin, her yıl ürününüzde değişiklik yapın” tavsiyesinde bulunuyor.

“Ben yaptığım işi çok seviyorum. Hele de iyi bir tomruk kesildiği zaman demeyin keyfime” diyerek sektöre olan sevgisini dile getiren Akdeniz Orman Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Özen, 1905 yılında kereste ticareti üzerine kurulmuş firmasının bugünkü temsilcisi olarak tomruk ve kereste sektöründeki ithalat ve üretim faaliyetlerini sürdürüyor. 13 yaşından bu yana sektörün içinde olmasıyla gelişmelere tanıklık etme fırsatı bulan Turgay Özen, tomruk ve kereste kullanımıyla ağaç işleme makinelerinde önemli gelişmelerin yaşandığına vurgu yapıyor.

Bugün birçok Türk ağaç işleme makinesi üreticisinin yabancı firmalar seviyesine ulaştığını dile getiren Özen, bu gelişimin hızlanması için de önemli tavsiyelerde bulunuyor. Makine üreticilerine, “Mutlaka yabancı dil öğrenin ve fuarlara katılın. En önemlisi de az gelişmiş bölgelere bol bol ziyaret düzenleyin. Özellikle Afrika’ya gitmenizi muhakkak öneriyorum” diyen Turgay Özen, firmaların kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiğine dikkat çekiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Malı nasıl olsa satıyorum demeyin, her yıl ürününüzde küçük de olsa bir değişiklik yapın. Üretici firmaların bir gözü mutlaka yurt dışında olmalı. Dünyadaki değişim ve gelişmeleri yakından takip etmeliler ve bunu kendi ürünlerinde hiç vakit kaybetmeden uygulamalılar. Bundan 10-15 yıl önce herkesin elinde Nokia telefon vardı, bugün ise bakıyoruz bu marka piyasada artık yok. Yani değişime dönük yatırım yapmayanlar kaybediyor. Bu dünyanın en tanınmış markası da olsa bu yaşanıyor. O nedenle firmalar kazandıkça ürünlerine yatırım yapsınlar.”

Turgay Özen, tomruk ve kereste sektöründeki gelişmelerin yanı sıra ağaç işleme makineleri sektörüne yönelik görüşlerini de sizler için anlattı.

Türkiye’de tomruk talebinin artması ve orman varlığının azlığı sonucu son yıllarda ihtiyaç ithalat yoluyla karşılanıyor. Türkiye tomruk ithalatını hangi ülkelerden yapıyor?

1985’ten sonra Türkiye’nin global ekonomiye entegre olmaya başlamasıyla müteşebbisler ithalata yöneldi. Sektör o dönemde ithalata alıştı ve ithalatın nasıl yapıldığını öğrendi. Hammadde teminindeki çeşitlilik ve süreklilik ile ormanlarımızın gelişmesi için bu durum Türkiye açısından çok iyi oldu.  O dönemde daha ziyade çam, ladin, meşe ve kayın ithalatı yapılıyordu. İthalat yapılan ülkeler genellikle ABD, Kanada, Şili, Avusturya ve Yeni Zelanda idi. Komşularımız olan demir perde ülkelerinden maalesef meslektaşlarımız 50 milyon dolar ihracat mecburiyeti olduğu için ithalat yapamıyorlardı. Buralardan ancak Türkiye’nin en büyük 5-6  dış ticaret firması ithalat yaparak bize satıyorlardı. O tarihlerde tropikal orman ürünleri ithalatı pek yapılamıyordu. Türkiye  subtropikal ve karasal iklim kuşağında yer alıyor. Bu nedenle genellikle bu iklim kuşağında büyüyen ağaçlardan yapılan keresteler piyasada kullanılıyordu. Eğer tropikal bir keresteye ihtiyaç olursa ihtiyaç sahipleri genellikle İzmir Aliağa’daki söküm tersanelerinden eski gemilerden sökülen keresteleri alıyorlardı. İthalattaki 50 milyon dolar ihracat mecburiyeti kalkınca sektörün ithal pazarı Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan oldu. Hatta bunlar sadece sektörün ithalat pazarı olmakla kalmadı, pek çok arkadaşımız oralarda kereste fabrikaları, papel soyma fabrikaları ve hatta sunta MDF ve kontraplak fabrikaları kurdular. Biz de firma olarak 1990 yılına kadar subtropikal, karasal ve çok soğuk iklim kuşağı (Sibirya) bölgelerinden ithalat yaptık. 1990’dan sonra tropikal iklim kuşağı bölgelerinden tropikal tomruk ve kereste çeşitleri ithalatı yapmaya başladık.

Bugün tropikal orman ürünlerini hangi ülkelerden getiriyorsunuz?

Ekvator kuşağındaki ülkelerden geliyor çoğunlukla. Brezilya’dan ve Güney Amerika’dan tomruk ithalatı yasak olduğu için sadece kereste satın alabiliyoruz. Yine Uzakdoğu’dan tomruk değil sadece kereste alabiliyoruz. Bu durum artık Afrika ülkeleri için de gündeme gelmeye başladı. Katma değerin kendilerine kalması için tomruk ihracatını yasaklıyor ülkeler. Daha önce işlenmemiş olan tomruklar işlenerek kereste şeklinde satılmaya başlanıyor. Bugün tomruk sektöründe tropik ağaçların tomruk ithalatını yapan 4-5 firma var. Tamamen Afrika’da organize edip Türkiye’ye getiren bu firmaların hepsi köklü, güçlü ve işine hakim.

İthal ettiğiniz ürünler daha çok hangi alanlarda kullanılıyor?

Bizim ithal ettiğimiz tropik tomruklar mobilya, dış mekanlardaki yürüyüş yolları ve dış cephe giydirmede kullanılıyor. Eskiden dış cepheler çam ağacından yapılırdı, ama dayanaksız olduğu için tropik ağaçlara yönelim oldu. İthalatımız daha çok iroko, sapelli, akaju ağırlıklı. Kontroplak sektöründe ise ağırlıkla gombe ve oküme ithal ediliyor.

Geçmişe göre Türkiye’de tropikal orman ürünlerinin satışında bir artış var mı?

Eskiden tropik tomrukların kullanım alanları daha dardı. Bugün ise turizm sektöründe yürüme yolları, havuz kenarları gibi alanlarda tropik keresteler çok sık kullanılıyor. Tropik kerestenin büyük kısmının kullanıldığı yat sektöründe ise 2008 yılından bu yana ciddi daralma var. Ancak, inşaat sektöründeki kullanımda bir düşüş yok. Türkiye’de lüks site üretimi çok fazla. Bunların dış mekan ve cepheleri ahşaptan yapılıyor. Ayrıca belediyelerde de kullanım son yıllarda inanılmaz arttı. Büyük park ve bahçelerdeki oturma grupları, spor alanları, dayanıklılık ve uzun süreli kullanım için sert ağaçtan yani tropik ağaçtan yapılıyor. Eskiden belediyeler çamdan yaptırıyordu, ama dayanıksız olunca son 6-7 yılda tropik malzemelere dönüldü. Maliyet açısından tropik ürünlerin girişi yüksek oluyor, ancak yıllara yaydığınız zaman maliyet çok daha uyguna geliyor. Ürünler maliyetini bir anlamda çıkarmış oluyor.

Peki gelecek dönemde nasıl bir değişim bekliyorsunuz sektörde?

Tomruk ithalatı ve işleme kapasitesi gelecek dönemde daha da artacak. Her sene tropik tomruk talebinde artış görülüyor. Bunun altında son yıllarda bu konudaki bilincin ve beklentinin artması yatıyor.  Kısa vadeli bakarsak, bu yıl turizm sektöründeki sıkıntı nedeniyle oteller yenileme faaliyetlerini askıya aldı ama bu durumun geçici olduğunu düşünüyoruz. Yat sektörü de eninde sonunda canlanacak, durgunluk aşılacak. Hatta yavaş yavaş toparlanmaya başladı.

Benim müşterilerimden biri Monako’dan 4 tane mega yat siparişi aldı. 300 metreküplük siparişlerini hazırlıyoruz şu anda. Dünyanın en büyük ahşap yatı 145 metre boyunda ve Türkiye’de yapılıyor. İngiliz Chelsea futbol kulübünün Rus patronu Roman Abramoviç’e yapılıyor. Tamamen ahşap olan bu yat için 3 bin metreküp iroko kereste harcanacak. Yat sektöründe başlayan bu hareketliliğin devamı gelecektir. Ayrıca devlet de yeni tersane yapımı, alınacak olan makineler için kredi desteği ve muafiyet veriyor. Bodrum’da gulet yapan firmalar da kendilerini geliştirirlerse sektör daha çabuk toparlanır. Biz bu işi Türkiye olarak iyi biliyoruz. Çok iyi ustalarımız var. Ancak, ustalık ayrı sanayicilik ayrıdır. Bu iyi ustalar ne yazık ki işin organizasyonunu bilmiyorlar. Devlet tarafından yönlendirilirse bu ustalar daha da başarılı olabilir.

Kullanımın ve gelişimin önüne geçen etkenler neler oldu sektörde?

Avrupa ile kıyaslanırsa Türkiye’de ahşap kullanımı çok düşük. Yurt dışına bakıyorsunuz havaalanlarında her yerde bile ahşap kullanılıyor. Türkiye’de ahşap sektörü özellikle çamda bir ara geriledi. Ahşabı yapanların bilgisizliğinden kaynaklı sorunlar yaşandı. Kurutulmadan satılan ürünler tüketicinin sorun yaşamasına neden oldu. Bu kurumamış ahşapla yapılan doğramalar sorun çıkarınca tüketici de müteahhitler de ahşaptan uzaklaştı. Ama ahşabın tekniğini doğru uygularsanız plastikle kıyaslanmayacak kadar çok faydası olduğunu görürsünüz. Çünkü ahşap nefes alan canlı bir malzemedir. Türkiye’de sektörün gelişememesindeki bir diğer sıkıntı da eğitimsizlik. Yurt dışında ahşapla ilgili eğitim çok yoğun, bu da tüketimi ve kullanım alanlarının çeşitliliğini artırıyor. Ayrıca Türkiye’de ara eleman bulma sorunumuz var. Ara eleman yokluğu nedeniyle bazı sektörlerin üretimi tam olarak gelişemiyor. Mesela ben şu anda elektrik teknisyeni arıyorum ama bulamıyorum.

Tomruk ve kereste ithalatı sırasında ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz?

Birinci sorun nakliye. Afrika’dan konteyner nakliyesi ucuzdur normalde. Fakat lokal masraflar dünya standartlarının çok üzerinde karşımıza çıkıyor. Afrika’dan getirdiğimiz tomruk- ların nakliyesi sırasında 1 metreküpe 40 euro civarında bir masraf ödüyoruz. Ben malın 30-35 euroya nakliyesini yapıyorum ama lokal masrafı 40 euronun üzerinde tutuyor. Ayrıca Afrika’da limanda yüklemede büyük problem yaşanıyor. Avrupa’da iş hacminin düşmesi, pazarın daralması tomruk ihtiyaçlarının düşmesine neden oldu. Bu nedenle artık eskisi gibi gemiyi dolduramıyoruz. Bir gemi 15-20 bin metreküplerle geliyordu. Gemiyi dolduramayınca gemi gelmiyor ve rantabl fiyatlara gemiyi bulamıyorsunuz. Halbuki lokal masrafları düzeltseler konteyner çok mantıklı olacak.

Ağaç işleme makineleri sektöründeki gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok iyi bir gelişim gözlüyorum. Birçok firma fuarlarla yurt dışına açıldı. Ben ilgi duyduğum için makineden iyi anlayan biriyim. Keresteyle ilgili iş yapacak bir arkadaş fırın alacaksa bile bana sorar. Sektörde yerli makinelerde çok iyi bir gelişim var. Geçen yıl fuarda Adapazarı’ndan bir firmanın baş kesme makinesi dikkatimi çekti. Makine çok hoşuma gitti. Yurt dışındaki benzer makinelerden daha güçlü olan, yeni özellikler kattıkları bir makine üretmişler. Tomruk sektöründeki değişim ve gelişim makine firmalarının da bu yönde yeni ürün ve yatırımlar yapmalarını zorunlu kılıyor. Ayrıca fuarlara katılarak yurt dışına açılmaları da çok büyük bir katkı sağladı bu sürece. Yurt dışını görenler kendilerini geliştirmek zorunluluğu hissetti. Kuruluş tarihi eski ve pazarın önemli bir payına sahip olan bazı firmalar ise kendilerini geliştirmediği için ne yazık ki yola devam edemeyip faaliyetlerine son verdi.

Hem tomruk işleyen hem de makine sektörünü takip eden bir sanayici olarak, yerli üreticilere yönlendirmeler yapıyor musunuz?

Biz makineleri denedikçe yerli üreticilere tavsiyelerimizi bildiriyoruz. Tropik tomrukla ilgili makine ihtiyacım olduğunda bir makine üreticisi firmayla görüştüm. O makine üreticisi firmaya, makineyi imal ederken çalışabilmesi için 150 cm. kutusunda 5 metre boyunda sapelli tomruk gönderdim ve “öyle bir makine üret ki, makine bu tomruğu pinpon topu gibi zıplatsın” dedim. Firma bu makineyi yaptı ve çok da memnun kaldım. Şu anda bu firma olan Üstünkarlı, Afrika’ya arabalı tomruk ve hizarı ihraç ediyor.

Sizce ağaç işleme makinecilerinin ihracat ayağındaki avantajlar neler?

Türkiye ağaç işleme makineleri sektörü dünyada giderek adını duyuruyor. İtalya ve Almanya’dan sonra dünyada önemli bir konuma gelme yolunda. Coğrafi konumunun getirdiği çok ciddi bir avantaj var. REED TÜYAP tarafından İstanbul’da düzenlenen Ağaç İşleme Makinası Fuarı LIGNA Fuarı yolunda ilerliyor. Fuara her yıl ilgi artıyor. Çünkü Türkiye’ye coğrafi konumu nedeniyle her yerden günübirlik gidip gelebilme imkanı var. Coğrafi avantaj sipariş teslim tarihlerine de yansıyor. Avrupa üretimi Çin’e kaydırdı. Biz sipariş edilen bir malı Avrupa’ya birkaç gün içinde ulaştırabilirken, Çin bunu ancak 1 ayda gönderebiliyor. Bu avantajları sektörün iyi değerlendirmesi lazım.

Gelişip büyüyebilmeleri adına ağaç işleme sektöründeki firmalara önerileriniz neler olur?

Birincisi, mutlaka yabancı dil öğrenmeleri, ikincisi de fuarlara katılmaları gerekiyor. Bunu yapanlar gelişme ve yatırım konusunda zaten kendini zorunlu hissediyor. Yaptığınız makine dünya standartlarının altında kalıyorsa zamanla silineceksiniz, bunun kaçarı yok. Üçüncü olarak ise, az gelişmiş bölgelere daha çok gitmelerini öneririm.

Hangi ülkelere gitmelerini önerirsiniz mesela?

Ben çok seyahat ediyorum, bir ayın yarısını mutlaka yurt dışarıda geçiriyorum. Afrika’ya gitmelerini muhakkak öneriyorum. Afrika’da çok eski, belki de 40-50 senelik makineler ve dolayısıyla da bu makinelerin yenilenmeye ihtiyacı var. En son gidişlerimin birinde yabancı dili olmayan Konyalı bir makine firmasının yetkilisi ile Afrika’da tesadüfen tanıştım. Lisan bilmeden nasıl makine satacak diye şaşırsam da sonradan öğrendim ki 5 tane makine satmış o seyahatinde. Bu da Türklerin girişimciliğinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bir İngiliz ya da Fransız, ülkesinden gideceği ülkenin lisanını bilmeden dışarıya çıkamaz; korkar. Türklerin bu anlamda cesareti çok fazla. Yine Afrika’nın suyu, ışığı olmayan bir köyündeki bir bakkaldan Konya Karaman’da üretilmiş bisküviyi alıp yemişliğimiz var. Buralar ciddi pazarlar, ihtiyaç yerleri. Makine üretici arkadaşlara, bu pazarlara girmelerini şiddetle öneriyorum. Direkt uçuşlar var, bu da gidiş gelişleri kolaylaştırıyor. Sanayicilerimiz gidip Afrika’nın birçok ülkesinde araştırma yapsın, gidip oraları gezsin görsün. Ayrıca Myammar pazarı da dışa açılmaya başladı. Her şeyi satabileceğiniz bir pazar. Türkiye’nin önünde gelişmekte olan ülkelerin pazarları önemli bir fırsat. Gelecek dönemde tomruk ihracatını yasaklayacaklar. Zamanı kaçırmadan fırsatı değerlendirmek lazım. Bu ülkelerde halı, avize satanları gördüm. Gidip bu pazarlardaki fırsatları değerlendirsinler diyorum.

Sektörde yeni ürünler yeni makine çeşitlerini doğuruyor. Bu değişime ayak uydurmanın kuralları nedir sizce?

Her yeni ürün, imalatında kullanılan makinenin de değişiklik yapılmasını gerektirir. Yerli tomruk işleme makineleri üretenler, bu değişimi yakından takip etmeliler. Tomruk işleyen biri olarak bunu benim bile düşünmüşlüğüm oldu. Şöyle ki, pahalı hammadde üzerinde çalışan işyerlerinde tozun miktarını azaltacak çalışmalar yapmaları gerekir. Testere ne kadar kalınsa fire o kadar fazla oluyor. Tomruğun kesilmesinde en önemli şey testere. Testerenin kaliteli olması tomruğun kesiminin de kalitesini belirler. Papeli her keresteci kesebilir. 4 mm. bir papel kesildiği zaman testere, keresteden en az 2.5 mm. yer. Fire oranı yüzde 60 civarında olur. Bunu azaltmak için ‘ben ne yapmalıyım’ diye kendim düşündüm bundan 10 yıl önce. Demir kesen testereler vardı, onlar daha inceydi. Buldum onlarla kesim yaptım, baktım fire miktarı 0.95 mm. oldu. Demir testerenin kesiminden ahşap testereninkinden daha düzgün bir sonuç çıktı. Biz de bu yüzden yabancı firmanın bu testeresini kullandık. Bu firma geçen sene beni Almanya’ya çağırdı. “Biz demir sektöründe çalışıyoruz, ahşap sektörünü hiç düşünmemiştik, sayenizde ahşabı da düşünmeye başladık” dedi. Bu sektör de bir pazar deyip bu pazara girmek istediklerini söylediler. Bu yabancı firma şimdi ahşap üzerine de çalışmaya başladı. Yerli üreticiler de bu gibi farkları iyi görüp, fark edip değerlendirmeli ve fırsata çevirmeli.

Tomruk ithalatı ve işleme kapasitesi gelecek dönemde daha da artacak. Her sene tropik tomruk talebinde artış görülüyor. Bunda son yıllarda bu konudaki bilincin ve beklentinin artması yatıyor.  Kısa vadeli bakarsak, bu yıl turizm sektöründeki sıkıntı nedeniyle oteller yenileme faaliyetlerini askıya aldılar ama bu durumun geçici olduğunu düşünüyoruz. Yat sektörü de eninde sonunda canlanacak, durgunluk aşılacak.

Üretimin yüzde 20’si ihracat

Firmamız kereste satışı üzerine 1905 yılında Kasımpaşa’da bir Rum tarafından kurulmuş. Firmayı 1930’lu yıllarda İsmail Köseçoğlu, 1956 yılında ise oğlu Zekai Bey devralmış. Zekai Bey ise 1960 yılında firmayı babama devretti. Herkes bizim dükkanı ‘İsmail Efendi’nin kereste dükkanı’ diye bilirdi. O zamanlar İstanbul’un evleri ahşap olduğu için biz en çok tavan tahtası, döşeme tahtası, dış cephe kaplama tahtası satardık. Keresteyi ham olarak alır, kereste tomruk biçme makinesi olan yerlere götürür kestirirdik. Ben çocukluğumdan bu yana hep çalıştım. Hatta öyle ki 13 yaşında babam bana dükkanın anahtarını verdi. Liseyi ve üniversiteyi de akşam okuyarak bitirdim. İktisat Fakültesi’nden mezun oldum. Sektörde 1985’e kadar Kasımpaşa’da kereste alım satımı üzerine faaliyet gösterdik. Sonra Pendik’teki yerimizi satın aldık. Burada 1985 yılından sonra çam tomruk kesim ve üretimine başladık. 1990 yılında da Akdeniz Orman Ürünleri Sanayi ve Tic. A.Ş. olarak firmamızın ismini değiştirdik. 4 bin 500 metrekarelik bu alana sığamayınca yeni yer arayışına girdik. 2006 yılında Orhanlı’daki fabrikayı kurduk. Yeni fabrikamızda 11 bin metrekarelik alanda tomruk işlemeye devam ediyoruz. Tropik tomrukları kesiyoruz, kurutup fırınlayıp Pendik’teki yerimize getiriyoruz. Değişik dış cephe ve yürüyüş yolları profilleri, vagon döşemeleri, ağır limanlara yönelik ahşap döşemeleri yapıyoruz. Yerli pazarın yanı sıra Danimarka, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Hollanda’ya ihracat yapıyoruz. Toplam üretimin yüzde 20’sini ihraç ediyoruz. Fransa, İtalya, Almanya için de “tabletab” adını verdiğimiz değişik özel bir ürün imal ediyoruz. Yıllık 3.500-4 bin metreküplük tomruk kesimi yapıyoruz. Bunun yanında 4 bin metreküplük de kereste ithal ediyoruz. Belediyelerle çok çalışıyoruz. Bu yıl Antalya’daki EXPO Fuarı’nın tüm oturma gruplarını 3,5 ay gibi kısa bir sürede biz yaptık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu