EKONOMİGenelHaberler

“7 milyon orman köylüsü için üç ayaklı strateji devrede”

Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey, orman köylerindeki hayatı iyileştirmek ve gençlerin göçünü engellemek için üç ayaklı iş planını anlattı. “Gençler evlenememekten şikayetçi” diyen Karacabey sosyal yaşam, eko-köy ve tıbbi bitkilerin ticaretini içeren eylem planlarını anlattı…

Ormanlar, gezegenin akciğerleri… Yeryüzünde karbondioksiti stoklayıp oksijen olarak havaya salan başka bir mekanizma yok. İçinde barındırdığı ekosistemle de yaşamın sürekliliği açısından kilit rol oynayan ormanlar aynı zamanda ekonomik anlamda ciddi değer taşıyor. Türkiye’nin orman varlığı ne durumda, en büyük riskler neler, ekonomiye olan katkısını artırmak için neler yapılıyor? Tüm bu soruları Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey’e yönelttik.

Karacabey, orman varlığını koruyarak buradaki zenginlikleri ekonomiye kazandıracak eylem planlarını DÜNYA’ya anlattı. Müdürlüğün, orman köylüsünün yaşamını iyileştirecek üç ana ayaktan oluşan stratejisi hakkında detaylı bilgiler verdi. İşte gönüllüleriyle birlikte 50 bin kişiyi aşan ormancı kadrosunun ajandasındaki konular…

– Türkiye’nin orman varlığı hakkında bilgi verir misiniz?

Bütün dünyada orman varlığı azalıyor. Türkiye ise nadir ülkelerden biri. FAO ve OECD verilerine göre orman varlığını en çok artıran üç ülkeden biriyiz. Diğerleri Hindistan ve Çin. 1946’dan bu yana 9 milyardan fazla fidan diktik. Bunun 4.7 milyarı son 17 yılda dikildi. Çocuklarımız bizden daha yeşil bir dünyada yaşayacak. Türkiye’de 22.7 milyar hektar orman var. Yani ülkenin yüzde 29’unu ormanlar oluşturuyor. Dünya ortalaması yüzde 30. Bizim de 2023 hedefimiz bu oranı yakalamak. Bunun için yapılacaklar belli; mevcutları korumak, kanunsuz kesimlere müdahale etmek, zararlı böcekler ve heyelan gibi etkenlere karşı önlem almak, yangınları önlemek… Mevzuat konusunda Türkiye birçok ülkeden daha iyi. 6831 sayılı Orman Kanunu var. Ormanlar anayasa ile koruma altına alınmış. Ormanlara zarar verenler af kapsamına alınmıyor. Bu, bütün vatandaşların görevi. Kamu personeli olarak 40 bin kişilik bir aileyiz ama 11 binin üzerinde orman gönüllüsü vatandaşımız var.

‘Orman ürünlerinde hedef 1 milyar dolarlık ihracat’

– Ormanların ekonomik anlamda da değeri yadsınamaz. Bu konuda nasıl bir tabloya sahibiz?

Temiz havanın parasal bir karşılığı yok. Bu bir yaklaşım ama diğer taraftan değeri ölçülebilir ürünler üretiliyor ormanlar aracılığıyla. Orman ürünleri endüstrisi, gittikçe daha da önem kazanıyor. Burada meseleye ağaçları kesmek olarak bakmamak gerek. Çünkü ormanların doğal döngüsü içinde bazı ağaçları aradan çıkarmak, aslında ormana fayda sağlıyor. Orman içerisinde ağaçlar da topraktan ve güneşten daha çok yararlanmak için bir mücadele içinde. Bu savaştan zarar görenler oluyor, hastalananlar oluyor. Hasta ağaçların aradan çıkarılması ormanın direnci için hayati değer taşıyor. Biz de bunu yapıyoruz. Yıllık yaklaşık 32 milyon metreküp hammadde işleniyor ormanlardan. 2018 öncesine kadar ağaç hammaddesinde cari açığımız vardı. Yaklaşık 3 milyar dolarlık ithalat söz konusuydu. 2018’de ilk kez ithalat ve ihracat kafa kafaya geldi, her iki ayakta da 800 milyon dolarlık ticaret oldu. 2019’da ise ilk kez fazla verdik ve 479 milyon dolar artıya geçtik. 2020 hedefimiz ise 32 milyon metreküpün tamamını ihraç etmek. Buradan da 1 milyar dolarlık ihracat geliri hedefliyoruz. Türkiye’nin bu kalemde 40’ın üzerinde ülkeye ihracatı söz konusu.

‘Orman köylüsüne kız vermiyorlar’

– Orman köylüsünün ekosistem açısından önemi var. Onlar için neler yapıyorsunuz?

Orman köylüsü bizim için çok önemli. Türkiye’de 22 bin 660 orman köyü var. Bu köylerde 7 milyon kişi yaşıyor. Ormanların bakımını, fidan dikimini yapıyorlar. Bu onların yasal olarak hakkı. Burada önemli sorun gençleri orman köylerinde tutabilmek. Gençlik köylerde kalmak istemiyor. Nedenini sorunca “Burada evlenemiyoruz, kız vermiyorlar. Kızlar da şehre gitmek istiyor” gibi yanıtlar alıyoruz. Bu durum Avrupa’da da aynı. Ormanlarda ciddi bir işgücü kaybı var. Bizim de görevlerimiz arasında orman köylüsünün ekonomik ve sosyal yaşamını iyileştirmek var. Evlerine kalorifer sistemi kurmaları, mantolama yapmaları, güneş panelleri taktırmaları için çok uygun koşullarda kredi veriyoruz. Ev yapmak isteyenlere, ağaç mamüllerini hammadde fiyatına sağlıyoruz. Hayvancılık yapanlar da hem kredi veriyoruz, bunun yüzde 20’si hibe, geri kalanı da faizsiz kullandırılıyor. Özellikle gençlere 30 koyun veriyoruz. Bunun dışında tersine göçü desteklemek için orman köyüne yerleşmek isteyenleri de aynı imkanlardan yararlandırıyoruz.

– Sağlıklı yaşam trendini orman köylüsü için kazanca dönüştürmek mümkün mü?

Kesinlikle mümkün ama bu sadece temiz hava bol oksijenle ilgili değil. Bununla ilgili bir çalışma başlatıyoruz. Sloganımız “Ormanlarda sadece ağaç yok”. Peki ne var? Tıbbi aromatik bitkiler var. Türkiye bu anlamda çok zengin. Örneğin defnede dünya ticaretinin yüzde 85’ini karşılıyoruz. Gıda, ilaç, parfüm gibi alanlarda kullanılıyor. Bunun dışında adaçayı, kestane, ıhlamur, dağ nanesi gibi sayısız bitki bulunuyor. Bütün bunların ekonomik katkısı 5 milyar TL olarak hesaplanıyor. Ancak orman köylüsü 2019’da bu bitkilerin ticaretinden sadece 700 milyon TL kazanmış. Aradaki uçurumu kapatmak, köylünün daha çok para kazanmasını sağlamak istiyoruz. Bu da bu bitkileri sadece toplayıp satmak değil, işlemekle olacak. Yaptığımız araştırmalar gösterdi ki köylünün bu bitkileri işlemesini de sağlarsak kazancını yılda 1.5 milyar TL’ye çıkarabiliriz. Bu konuda 38 bitki belirledik. Bunlarla ilgili eylem planları hazırladık.

– Orman varlığını turizme kazandırmak mümkün mü?

Elbette mümkün. Bunun dünyada örnekleri de var ve giderek de yaygınlaşan bir trend bu. Bizim de Orman Genel Müdürlüğü ve bakanlık bir araya gelerek önemli bir planımız var. Eko-köyler kuracağız. Ekoturizm ile orman köylüsünün gelirini de artırmayı hedefliyoruz. Son dönemde karavan ve kamp turizmi patlama yaptı. Fikir de buradan doğdu. Üç yıllık bir ekoturizm eylem planı hazırladık. Örnek eko-köyler kuracağız. Kastamonu, Ilgaz, Çankırı, Muğla gibi ilk etapta 19 lokasyon belirledik. Bu köylerde doğal yaşamın yanı sıra adrenalin gibi platfromlar da olacak. Amacımız Türkiye’de 50 eko-köy kurmak. Proje 2021’de başlayacak. Muğla-Köyceğiz Çandır köyünde ilk uygulamayı yaptık.

Yanan ormanda ekosistemin eski haline dönmesi 80 yılı buluyor

Yaz aylarının artmasıyla ormanlarda yangın riskinin de arttığına dikkat çeken Bekir Karacabey, Türkiye’nin son yıllarda orman yangınlarına müdahale konusunda başarılı bir karneye sahip olduğunu belirtti. Karacabey, “Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi (EFFIS) verileri, ülkelerin orman yangınlarındaki karnelerini ortaya koyuyor. Türkiye, bu karnede en başarılı ülke. Burada ülkenin yangınlardan zarar gören orman alanı ile mevcut orman varlığı oranlanıyor. Türkiye’de oran 10 binde 3” dedi. Türkiye’de 1937’den beri çıkan orman yangınlarının kayıtlı olduğunu ve her geçen gün iyileşme gözlemlendiğini aktaran Karacabey, şu bilgileri verdi: “1970-80 arasında yılda yangın başına 18 hektarlık alan yok olurken, 2010-18 arasında bu 2.8 hektara düştü. Ortalama olarak yılda 2 bin 200 orman yangını çıkıyor ve 7 bin 330 hektar alan zarar görüyor. Yangınların yüzde 88’i insan kaynaklı. Bu nedenle videolarla farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Çünkü ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değil. Oradaki her bir ot, her bir böceğin bir görevi vardır. Yani müthiş bir ekosistemi içinde barındırır. Yangın sonrasında o ekosistemin eski haline gelmesi, uzmanlara göre 80 yılı buluyor. Ağaçlandırma kolay ama o canlı varlığını yeniden oluşturmak zor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu